Kıbrıs harekatındaki başarımızın sırrı aslında aşağıdaki satırlarda saklıdır.
Bir babadan oğula er mektubu; “Yüksek bir Türk gencine takdimimdir. Oğlum, sen bizi merak etme, düşünme, kardeşlerin var. Biz seni muharebeye gittikten sonra kayıttan sildik, geriyi düşünme. Kıbrıs’ı
almadan, Makarios’u öldürmeden gelme.”
Çarpıcı, çarpıcı olduğu kadar ürpertici bu cümleler ancak ve ancak “ Size ölmeyi emrediyorum” diyen Mustafa Kemal’in Ulusunun fertlerinden beklenirdi.
AYŞE TATİLE ÇIKIYOR
İlk çocukluktan sıyrıldığımız, 15 li yaşların uçarı, ele avuca sığmayan 1974 mayıs günleri. Ortaokul bitirme sınavlarından sonra bir yanda ilk yaz akşamlarının dayanılmaz hafifliği ve öte yanda Kuleli sınavları. Ajans haberleri her akşam yaklaşan Kıbrıs Harbi’nin ayak seslerini duyuruyor. “15 liler gidiyor” türkülerini hatırlatırcasına, Şanlı Ordumuza katılmanın heyecanı içindeyken, tarihler 20 Temmuz 1974 ü gösterdiğinde AYŞE TATİLE ÇIKIYORDU.
TARİH YAZANLAR
20 temmuz 1974 sabahı, müşterek harekat için, Girne sahillerine kapak atan gemilerden inen askerler, uçaklardan Kıbrıs topraklarına atlayan paraşütçü komandolar, verilen hedefleri tek tek yok eden jetler, Kıbrıs’ın dört bir yanında milis kuvvetler, öte yanda Beşparmak dağlarının ardına uçar birlik harekatı yaparak, sabahtan akşama kadar, Anavatan’dan, Yavru Vatan’a komando tugayını taşıyan, 75 helikopterin pilot ve teknisyenleri, bir tarih yazmanın gurur ve onuru içindeydiler. Bu onuru Türk Ulus’una da yaşattılar.
TAYİN EMRİ
Gece karanlığın en yoğun olduğu saatlerde 17 temmuz 1974 03:00 civarlarında kapı zili çalmış ve askeri görevli bir zarf getirmiştir. Zarfın içinde tayin emri ile yeni birliğine katılması emredilmektedir. Çocuklar uyusa bile, eşin de uyanmış, gurur ve hüzünlü bir telaş yaşanır olmuştur. “Yolcudur abbas yerinde durmaz.” sözünden hareketle artık ufak bir çanta hazırlamak ve yüzyıllardır bu topraklara can veren, kan verenlerden olmak için yollara düşmek kalmıştır.
HELİKOPTER BAŞI
Harbe gitmek; bekar isen baba evinden ayrılmak, annenin boynuna sarılmak veya evliysen yataklarında masumane uyuyan bebeleri usulca öperek, gözü yaşlı eşine elveda demek nasıl bir duygudur, Ama yüzyıllardır bu ve buna benzer manzaralar çokça yaşanmıştır bu topraklarda.
Artık “gidip te dönememek, dönüp te görememek” sözü hatırlanacak, yollara düşülecek, helikopter başı yapılacaktır.
Ve nice destanların yazıldığı bu topraklarda yeni destanlar yazılacaktır.
KIBRIS SEMALARINDA HELİKOPTERLER
Yer; İstanbul, Konya, Erzincan ve Ankara
Toplandı pilotlar, teknisyenler gözleri kara
Aldılar, getirdiler 75 helikopter
Mersin tarlalarına indiler, beşer-on beşer
Uyku tulumlarını serdiler çelik kanatlara
Gözler yarı uyanık, yarı uykuda
Gökte yıldız ve ay, belki de dolunay
Bitmeyen gecenin sabahında
Şafak vakti hazırdı helikopterler
Namluya sürüldü mermiler
Komandolar bindi birer birer
Sandık sandık cephaneler
Kapılarda makinalı tüfekler
"İlk hedefiniz Akdeniz" demişti Ulu ÖNDER
Arşa uzandı motorların gürültüsü
Toroslarda yankılandı pervanelerin sesi
Havalandı 72 döner kanat ardına bakmadan
Toz bulutuydu geride kalan
Akdeniz’de bir ada
Kurtarıcılarını bekler orada
Akdeniz sessiz mi sessiz o sabah,
Akdeniz gebe, Akdeniz mavimi mavi
Ve mavinin bütün tonları
Deniz mavi, gök mavi, uçan kazlar misali
Savaş düzenin timsali
Göründü beş parmaklar birer birer
Bir yangın yeriydi her yer
Yavuz plajında gemiler
Sahillerde askerler askerler askerler
Düşman her yerde, düşman pusuda
Düşman saldırmakta uçaksavarla, havanla
Paraşütçüler dağın öte yanında
Yaklaşıyor 72 helikopter büyük bir hışımla
Yıldırım misali Boğazdan geçtiler
Beş parmakları ortadan deldiler
Bozkırın ortasında Kırnı’ yı gördüler
Kapıda makinalı tüfekler
İndiler, indirdiler
Bir yanda Ana Vatan, bir yanda Yavru Vatan
Köprüler kurdular, gittiler geldiler
Sağdan soldan geçti mermiler, roketler
Tuzdan kaskatıydı üzerindekiler.
Geliyor işte sonunda
Muhteşem zafer.
Yazının başında kendisine mektup yazılan er geriye döndü mü bilinmez. Ama Kıbrıs’ta Türkün esaretini ve bir kısım topraklarımızı kurtardık. Makarios’ta Malta’ya kaçtı.
Bir çok helikopterimiz isabet almasına rağmen anavatana sağ salim dönmeyi başardı.
Sonuçta 498 şehidimiz var. Şehitlerimiz içinde nice erler, onbaşılar, çavuşlar, başçavuşlar, teğmenler, üsteğmenler, yüzbaşılar, binbaşılar ve Albay Karaosmanoğlu'lar var.
TÜRK HALKININ DUYGULARI
Ya Türk halkının duyguları onları da yazmadan geçemeyiz. İşte O günlerin Türk Halkı:
TREN İSTASYONLARINDA UĞURLAMA
Anadolu’nun dört bir yanından katarlara yüklenmiş tanklar, toplar, askerler Mersin’e doğru yollara düştüğünde manzara şudur;
-İstasyonlar da halk toplanmış trene canlı canlı hayvanlar ile birlikte kasalarla sebze, meyve ve ekmek yüklüyorlardır. Mahşeri kalabalıklar askerleri dualarla uğurluyorlardır.
Akan sadece gözyaşıdır.
NUR YÜZLÜ İHTİYAR
-Mersin’de tankları çalıştırıp gemiye binmek üzereyken yaşlı, beyaz sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar, komutanın ellerine sarılarak” Kumandan oğlum beni de gemiye bindir Kefere Yunan’la ben de savaşayım..” dediğinde komutan kendisinin ellerinden öperek “Daha biz ölmedik, sen merak etme. Haklarından geleceğiz” der.
Akan sadece gözyaşıdır.
BALYA'LI AHMET
Balya'lı/Balıkesir er Ahmet, Kıbrıs için kalkışta olan bir helikopterin yanına gelir. Yalvaran gözlerle “Komutanım beni de helikoptere alsana” der. Pilot Aydın EHLİDİL cevaben “Evlat helikopter dolu, bayram yerine değil savaşa gidiyoruz, biraz bekle, seni bundan sonraki uçuşa alırız, acele etme.” fakat Balya'lı Ahmet pes etmez. “ Komutanım beni almadan gitme. Ben seninle geleceğim. Hemşerim de burada” diyerek helikopterdeki bir askeri gösterir. Pilot Aydın EHLİDİL “İndirin cephane sandığını, haydi bin bakalım
der.” Balya'lı Ahmet buna çok sevinir. Pilot Kıbrıs rotasında arkaya dönüp baktığında Balya'lı Ahmet hemşerisinin omuzuna başını koymuş, elinde sıkı sıkı tuttuğu tüfeğiyle uyumuştur bile.
Akan sadece gözyaşıdır.
HATÇE NİNE
Bakıma muhtaç, gönlü zengin Hatçe nine vardır. Silifke'de pilotlara 3 paket birinci sigarası getirir. “Bu cigaraları askerlere ver benim de onlara yardımım olsun” der. Pilot Aydın Ehlidil “Ne gereği vardı Hatçe nine, niye masraf yaptın” deme gafletinde bulunur. Bunun üzerine Hatçe nine büyük bir hiddetle “Bacak kadar boyunla, bana akıl vereceğine bunları askerlere ver yarın geldiğimde vermezsen öteki dünyada iki yakam elimde olur.” der.
Akan sadece gözyaşıdır.
TAKSİ ŞOFÖRLERİNİN YARIŞI
-Harekatın ilerleyen günlerinde yaralı askerlerimizin Adana’ ya tahliyesi 4 UH-1 helikopteri ile yapılır. Adana havalanı çok sayıda ambulans ve ticari taksilerle doludur. Ağır yaralılar ambulanslara, hafif yaralılar ticari taksilere bindirilir.(Bu arada ticari taksiler kendi istekleri ile havaalanına koşmuşlardır.) Helikopterden son yaralı asker, taksi ye verilirken taksi şoförü “ Rabbim bana bu görevi nasip etti” diye ağlıyordur. “Sağol sağol komutanım” diye pilotun eline sarılır. Süratle hastaneye doğru yol alır. O esnada hemen arkasındaki şoför “ Bana da yok mu?” diye dövünüyordur.
Akan sadece gözyaşıdır.
Şüphesiz harbe katılan erinden generaline herkesin ayrı bir hikayesi vardır. Kimbilir daha anlatılacak veya anlatılmış neler neler vardır.
1982 yılında ilk tayin yerim 50 nci piyade Alayı 1 nci P. Tb. Yılmazköy / Türkeli’ de geçirdiğim 1.5 yıl aklıma geldi. Ne mutlu ki, bize emanet edilen Kıbrıs’ta, tayin olan tüm subay, astsubaylar gibi görev yapma, karakollarında düşmana karşı nöbet tutma şansı elde ettik.
Anılarını paylaşan, O günlerde yzb rütbesiyle UH-1 helikopterinde Kıbrıs semalarında uçan komutanımız, büyüğümüz 1962 KHO mezunu Sayın Aydın EHLİDİL’e çok teşekkür ederim. Ben de bu anlatılanları hikaye
etmeye çalıştım.
Bu topraklar için, toprağa düşmüş kahramanları saygıyla, rahmetle, minnetle anıyor, Gazilerimize de uzun ömürler dileriz.
Ali SEYMEN
aliseymen81@yahoo.com