AGITATE TO THE FOREST
Yandı orman eridi dağlar
Gökyüzüne uzanıyor çığlıklar
Alev olup kavruldu canlar
Şimdi yanmış dal uçlarında
Genzi yakar kara dumanlar
Ne karıncalar kaldı, ne
kaplumbağalar
Ne de bir taşın kenarında
Kertenkelenin ürkek bakışları
Ne de agustos böceklerinin canhıraş çığlığı
Karardı toprak, karardı gökyüzü
Kıyılarda, koylarda kül oldu denizin süsü
Laciverti ayırdılar yeşilinden
Kömür karası ağaçlar, kül rengi tepeler
Bu kaçıncı alevdir
Göğe yükselen
Hiroşima’da ölen kız çocuğu
Nasıl kavrulduysa saçların
Öyle kavruldu saçları çam ağaçlarının
Oysa ne de güzel senfoniydi
Ağaçların arasında dolaşan meltem
Uğuldayan sesi ormanın
Sessizliğin sesi kuşlar, böcekler
Bir dosta sarılır gibi sarılmak isterim gövdene
Yaz sıcağından kaçıp sığınmak isterim gölgene
Günbatımı akşamlarında
Sevdalanırım denizinin mavisine, ormanın yeşiline
Yüzyıl önce,
“Ateşi ve ihaneti gördük” demiştin ya "KUVAYİ MİLLİYE "
şiirinde
Yüzyıl sonra,
"Alevi ve ihaneti" gördük be Nazım
Şimdi hüzündür geriye kalan
Suskun ve boynu bükük
Öksüz bir çocuk gibi,
Yüreğimizdeki yangını
Göz yaşlarımızla söndürür gibi
Hoşça kal yeşil
Hoşça kal canlar
Hoşça kal vızıldayan börtü böcek
Hoşça kal kekik kokusuna karışan deniz kokusu
Bitsin artık bu yangın iklimi
Gitsin artık bu kara bulutlar
Bir ay doğsun bu karanlık geceden
Ilık bir rüzgar essin
Dağıtsın içimizdeki çaresizliği
Ali SEYMEN aliseymen81@yahoo.com