A LIEUTENANT 'S DRAMA IN "SARIKAMIŞ DRAMI"
BİR HARP TARİHİ YAZISI;
Birinci Dünya Harbi'nin, hatta Türk Harp Tarihi'nin en dramatik sonuçları olan savaşlarından birisi, şüphesiz ki, herkesin üzerinde tereddütsüz bir şekilde hemfikir olacağı üzere, konu ile ilgili bazı uzman veya yazarların "SARIKAMIŞ DRAMI" olarak da isimlendirdikleri, Sarıkamış Harekatı'dır. Aralık 1914-Ocak 1915 aylarında cereyan eden Sarıkamış Harekatı'nda, DERİN KAR ve ŞİDDETLİ SOĞUKLARIN, doğaya, insan yaşamına ve muharebe ortamına alabildiğine hakim veya etkili olduğu şartlarda, binlerce Mehmetçik, harp tarihinde ender görülebilecek bir şekilde, düşmana tek bir kurşun dahi atamadan beyaz ölümün soğuk yüzüyle karşılaşmıştır. Toplam şehit mevcudunu hepimizin çok iyi bildiği ve bilahare bu bilgileri tekrar hatırlatmayı uygun mütalaa ettiğimiz "SARIKAMIŞ DRAMI'NDA," onlarca ve hatta yüzlerce DRAM yaşandığını söyleyebiliriz ki, bunlardan birisi de, 18 yaşında olduğu belirtilen bir TEĞMEN'İN YAŞADIĞI DRAM olup, yıldönümünde, anılan Teğmen'in yaşadığı söz konusu DRAMI dramı, sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Teğmen'in yaşadığı dram;" Sarıkamış Harekatı'nda, Sarıkamış önlerinde geçen ve bu harekatı icra eden Türk 3'ncü Ordusu'nun Komutanı ve o dönem asıl görevi Osmanlı Devleti'nin Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili olan Enver Paşa'nın emri ile, Teğmen rütbesindeki bir Türk subayının, herhangi bir YARGILAMA OLMADAN KURŞUNA DİZİLEREK ÖLDÜRÜLMESİNİN hikayesidir. Sarıkamış Harekatı'nda, 3'ncü Ordu'nun ana ast komutanlıklarından birisi, 9'ncu Kolordu, bu Kolordu'nun da 17'nci, 28'nci ve 29'ncu Tümenleri vardı ki, hikayesini anlatacağımız Teğmen Kazım (+) da 29'ncu Tümen'de görevli bir Takım Komutanı idi. (Sarıkamış Harekatını icra eden 3'cü Ordu; esas olarak 9'ncu, 10'ncu, 11'nci Kolordular ile 2'nci Süvari Tümeni'nden oluşuyordu.) 9'ncu Kolordu Komutanı Ali İhsan (SÖKMEN) Paşa olup, 29'ncu Tümen Komutanı görevini de Albay Arif (BAYTIN) yürütüyordu. Osmanlı Devleti, 2 Ağustos 1914'de, Almanya ile İttifak Antlaşması imzalayıp, aynı gün genel seferberlik ilan edince, o tarihte Harp Okulu'nda son sınıf öğrencisi olan Teğmen Kazım, KENDİ İSTEĞİ İLE CEPHEYE GİTMEK İSTEMİŞ ve bu isteği kabul edilerek, 29'ncu Tümen saflarına katılmıştı ve bu Tümenin en genç subayı idi. Tümen Komutanı'nın şahsen tanıdığı ve takip ettiği başarılı da bir subaydı. Bu harekâtta, 3'ncü Ordu'nun, Sarıkamış önlerine gelen ilk ana ast komutanlığı 9'ncu Kolordu, bu komutanlığın da anılan mevkiye ilk ulaşan unsuru, Teğmen Kazım'ın da görevli olduğu 29'cu Tümen idi ve bu TÜMEN; temas hattından (Erzurum/Horasan'ın takriben 25 Km. kadar kuzeydoğusu merkez olmak üzere, kuzey-güney genel istikametinde uzanan bir hat ) ileri hareketinin 4'ncü gününde, 25 Aralık 1914'de akşam saatlerinde, çok zor hava ve arazi şartlarına rağmen, Sarıkamış'ın hemen kuzey batısında yer alan ve o zamanki ismi "Çerkezköy" olan, bugünkü Yukarı Sarıkamış'a yaklaşmıştı. Sarıkamış Harekatı'nda en fazla dikkati çeken hususlardan birisi, Osmanlı Ordusu Başkomutan Vekili ve 3'ncü Ordu Komutanı olan Enver Paşa, Alman subaylardan oluşan maiyeti ile birlikte, birliklerin en ön saflarında bulunuyordu ve Paşa, 25 Aralık 1914 akşam saatlerinde, askeri sevk ve idare usulleri veya emir komuta esaslarına aykırı bir şekilde; 1903-1907 yılları arasında Makedonya'da özellikle Sırp, Bulgar, Rum ve Arnavut çetelerine karşı yaptığı silahlı mücadelenin zihninde bıraktığı izlerin etkisinden olacak ki (Anılan çetelere karşı çok başarılı mücadeleleri vardır. Genellikle, Müstakil Müfreze/Birlik Komutanı olarak 56 çete çatışmasına katılmıştır.) 29'ncu Tümenin en önde bulunan Alay, Tabur ve hatta Bölük Komutanlarına (Kolordu Komutanı ve Tümen Komutanı daha gerilerde iken), Yukarı Sarıkamış batı sırtlarında tespit edilen Rus birliklerine taarruz emri verdi (O esnada Enver Paşa, bir topun mevzilenmesi için de emir vermiştir.); sonradan Rus keşif kolları olduğu anlaşılan o unsurlar, süngü hücumu da yapılarak püskürtüldü ve fakat, askerlerin aşırı yorgunluğu ve bazı uzmanlara göre birliklerin gece eğitim seviyelerinin de yeterli olmaması nedeniyle, taarruza 26 Aralık sabahı devam edilmesi kararlaştırıldı. Bu kapsamda ve planlandığı şekilde, 26 Aralık 1914 günü sabah saat;07.30'da, 29'ncu Tümenin taarruzu ( Bu Tümenin solundan da 17'nci Tümen Birlikleri taarruz edecekti) Çerkezköy'e doğru olacak şekilde başladı. Ancak, Ruslar inatla direniyorlardı ve Çerkezköy'e yaklaştıkça, Tümen unsurları, Rusların şiddetli tüfek ve makineli tüfek ateşi ile karşılaştılar. İşte, Teğmen Kazım'da, Takımı ile birlikte, Tümenin taarruz eden bu unsurları arasındaydı ve kendi ifadesine göre, bir hafta önce 40 kişi olan Takımı, ileri yürüyüş esnasında çok kayıp vermiş, bu taarruza başladıklarında sadece 10 kişi kalmışlardı; taarruz esnasında da kalan askerlerinin hepsi şehit olunca, tek başına kaldı. Tek başına kalan Teğmen Kazım, yine kendi beyanına göre o anda ne yapacağını şaşırmıştı ve Alay Komutanını ararken, biraz soluk almak için bir ağacın dibine oturmuştu ki, maiyeti ile birlikte ön hatlara kadar gelen Enver Paşa, Onu (Teğmen Kazım'ı) orada buldu. Anlaşılan o ki, Enver Paşa, gönüllü olarak Harbiye'den cepheye koşan Teğmenin, cephedeki yerini terk ederek geriye "kaçtığını" zannetti ve Teğmeni alıp, 9'ncu Kolordu Komutanı İhsan Paşa'ya götürdü, durumu anlattı ve TEĞMENİN İDAM EDİLMESİ (KURŞUNA DİZİLMESİ) EMRİNİ VERDİ! İhsan Paşa da Teğmeni, 29'ncu Tümen Komutanı Albay Arif'e teslim ederek, "Enver Paşa bu çocuğu, yerini terk ettiğini görerek yakalamış. Bana teslim etti ve İDAM EDİLMESİNİ EMRETTİ!" deyince, Albay Arif'in gözlerinin dehşetten irileştiğini fark ederek, "DİVANI HARPÇE SORGUSU YAPILINCAYA KADAR YANINIZDA KALSIN," ifadesini ilave etme ihtiyacını hissetti.
17-18 yaşlarında, zayıf yapılı, sarı benizli bir görüntüsü olan Teğmenin, ayağındaki fotin parçalanmış, neredeyse dağılmak üzereydi. Teğmen, soğuktan büzülmüş durumda ve titreyip duruyordu. Albay Arif, Teğmeni hemen tanıdı ve İhsan Paşa'ya, "Paşam, bu çocuk seferberlik ilan edildiğinde, Harp Okulu son sınıfındaymış. Gönüllü olarak savaşa katılmak için başvurmuştur. Bize gönderdiler. Tümenin en geç teğmenidir. Savaşın başından beri takım komutanıdır. Şimdiye dek iyi hizmeti geçmiştir," dedi ama, İhsan Paşa'nın yapabileceği bir şey olmadığından, dürbünü ile Sarıkamış yönünü gözetleyip, Rus topçusunun yerini tespit etmeye çalışmayı tercih etti. Askerlerimizden bazılarının, Çerkezköy yakınlarındaki taşlı tepeye yaklaştıkları görülüyordu ama, mevcutlarının azlığı dikkati çekiyordu. O ara, Enver Paşa, beraberinde Osmanlı Genelkurmay Başkanı Alman General Bronsat von Schellendorf, Genelkurmay Harekat Şubesi Başkanı Yarbay Feldman ve Ordu Kurmay Başkanı Binbaşı Guse olduğu halde çıkageldi. İhsan Paşa, Enver Paşa'ya, cephedeki durumu özetledi; durum iyi değildi ve taarruzun ümit vaat etmemesi, gizlenemez olmuştu. Bugün (26 Aralık 1914), Sarıkamış'ın alınması isteniyordu ama, vakit öğleyi geçtiği halde henüz Sarıkamış yakınındaki Çerkezköy'e girilememişti. Taarruzun hızı düştüğü gibi, bu köyün önündeki taşlı tepeye yaklaşan askerlerimiz de geri çekilmeye başlamıştı; bu durum Enver Paşa'yı çok kızdırmıştı. Saldırının bozguna dönüşme emareleri vermeye başladığı bir esnada, Enver Paşa aniden İhsan Paşa'ya döndü ve "TEĞMEN HAKKINDA VERDİĞİM EMİR YERİNE GETİRİLDİ Mİ?" diye sorunca, hiç beklemediği bu soru karşısında bocalayan İhsan Paşa, "HAKKINDA İDAM KARARI ALMAK İÇİN DİVANI HARBE VERDİK. SORGUSUNU YAPIYORUZ," cevabını verdi. Bunun üzerine Enver Paşa, iyice sinirlendi ve öfke dolu bir sesle, "NE SORGUSU? DERHAL İDAM EDİLECEK!" şeklinde, Teğmenin ÖLÜM EMRİNİ VERDİ! Enver Paşa'nın emri yerine getirilecekti. O zamanki yasal mevzuata göre, kurşuna dizme şeklinde gerçekleştirilecek infaz, "suçlunun" görevli olduğu birlikte, yani Albay Arif'in komutanı olduğu 29'ncu Tümen'de olacaktı. Hemen orada bulunan erlerden bir İDAM MANGASI teşkil edildi ve Enver Paşa ile, Türk ve Alman subaylarının bulunduğu yerin biraz gerisinde İNFAZ için düzen alındı. Genç Teğmen, idam mangasındaki erlere donuk gözlerle bakıyordu! Harbiye'yi bitirmeden cepheye koşarken ÖLÜMÜ ÇOKTAN GÖZE ALMIŞTI ama, DÜŞÜNDÜĞÜ, ELBETTE BÖYLE ONURSUZ BİR ÖLÜM DEĞİLDİ!
İdam mangasındaki erlerin çoğu, henüz Ruslara tek bir kurşun dahi atmadan, genç bir Türk subayına tetik çekecek olmanın tedirginlik ve burukluğunu yaşarken, manganın komutanı olan çavuş da, bir taraftan gözlerini, manganın karşısında duran Teğmen'den uzaklaştırmaya çalışırken, diğer taraftan da, "bir an önce bitsin bu pis iş!" der gibi acele ediyordu ve bu karmaşık duygular içerisinde, önce "NİŞAN AL," sonra da "ATEŞ" emrini verdi ve bu emir üzerine, ON TÜFEK BİRDEN PATLADI! Genç subayın bedeni önce sarsıldı, sonra öne doğru "kaykıldı" ve KARLARIN ÜZERİNE YÜZÜKOYUN YIKILDI. Bir iki titreme belirtisi görüldü, o da kesildi. SICAK KANI, KARI ERİTMİŞ, CEPHEYE GELİRKEN UĞRUNA CAN VERMEYİ UMDUĞU TOPRAĞIN DİBİNE DOĞRU KAYIP GİTMİŞTİ! Tümen Komutanı Albay Arif, bu olaydan otuz iki yıl sonra yayımladığı anılarında şöyle diyecekti: "Zavallı genç, bir zorba komutanın emriyle Tümen Karargah Bölüğü tarafından kurşuna dizildi. Zayıf vücudu yere yıkıldı. Fakat gözlerimizin önünde 'mezbeleliğe' atılmış bir suçlu gibi değil, Sarıkamış'ta hayatlarını feda eden arkadaşları gibi şeref meydanına serilmiş bir ŞEHİT halinde büyüdü ve yüreklerimizde öylece yer tuttu..." Teğmen'in kurşuna dizilmesinden önce kendisi ile konuşmuş olan 9'ncu Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Şerif (Köprülü) de, anılarında bu olaya çok geniş yer verir ve Enver Paşa'yı çok sert bir şekilde eleştirerek, "...(kendi hatalı kararlar nedeniyle) kış ve yoksulluk, Ordu'nun dörtte üçünü kemirmişken, şu zavallı çocuğu şanssız annesine çok görmesi kadar büyük bir cinayet yoktur ve olmayacaktır..." der.
D iğer taraftan, ünlü roman yazarımız Kemal TAHİR de, bu olayı, "YORGUN SAVAŞÇI" isimli kitabına, bir roman kurgusu terkibinde olacak şekilde dahil etmiştir. Kemal TAHİR, teğmenden, "yedek subay Kazım" olarak bahseder ve harekatta Kazım ile birlikte omuz omuza çarpışan Teğmen Cemil'in aktardıklarına göre olayı hikayeleştirir. Teğmen Cemil şunları anlatır; "Enver Paşa, 14 Aralık'ta Köprüköy'e geldi. Bir konuşma yaptı ve bu konuşmasında, 'sizi giydiremem, doyuramam; ama giyinmenizin, doymanızın yolunu gösterebilirim. Ne lazımsa düşmanda var. Şuracıkta Sarıkamış'ta hepsi depolarda var. Yalnız giyim kuşam, yeme içme değil. NİĞBOLU'DAN, ÇALDIRAN'DAN, MOHAÇ'TAN DAHA BÜYÜK ŞANLAR, ŞEREFLER DE SİZİ ORADA BEKLİYOR!" diyor. Bilahare, 22-25 Aralık1914 tarihleri arasında gerçekleştirilen yürüyüşü müteakip, bazı birliklerin Sarıkamış önlerine geldikten sonra, "25 Aralık cumayı, 26 Aralık cumartesiye bağlayan gece girdik biz Sarıkamış'a... Birincide sürdü çıkardı düşman bizi. Yetmiş kişi girdik, otuz dört kişi çıktık,... yedek subay Kazım İskilip, ben, üç teğmen daha. Baktık er kalmamış. Biri, "zorlama boşuna" dedi. Kazım, "olmaz, bir daha zorlayacağız. Başbuğ'un (Enver Paşa'yı kastediyor) emri bu," dedi...Bahtımızı bir daha denemek için toplandık. Kazım, "haydi arkadaşlar" derken, fundalıkta bir kımıldanma oldu. Kazım, "kim o?" diye atıldı. Kaputlu komutan (Enver Paşa) çıktı karşısına ve Kazım'a "kimsin?" diye sordu. Kazım, hazır ola geçip künyesini söyledi. Kaputlu komutan, "nereye koşuyordun?" dedi. Kazım, "kaçakları çevirmeye," diye cevap verince, komutan etrafına baktı, bizi gördü, elini sallayarak bizi yanına çağırdı, hemen yanına gittik. Bize, "BEN KOMUTANIM. ŞUNU KURŞUNA DİZİN!" dedi. Donduk, buz kesildik...Oradan bir başkası çıktı, Kazım'ı ensesinden tutup sürüdü, bir ağaca çarptı, silahını elinden aldı ve yüzünü bize çevirdi. Korktuk. Dediklerini yaptık namussuzca! Kazım'ın karşısına geçtik ve KURŞUNA DİZDİK KAZIM'ı. O ANDA AKLIMA GELMEDİ; NİYE KAZIM YERİNE KAPUTLU KOMUTAN'A (ENVER PAŞA) ATEŞ ETMEDİM (SONRADAN ÇOK HAYIFLANDIM). Sarıkamış'a girdikten sonra, Kazım aklıma geldi, tüfeğimi attım, başkomutan vekilini bulmak için yollara düştüm. Kaçtı diyorlar! (Gerçekten de, Enver Paşa, 4 Ocak Ocak 1915 günü, Ordu'yu Hafız Hakkı Paşa'ya bırakıp, Sarıkamış bölgesinden ayrılmıştı.). Yalan...Kaçmaz bizim başbuğumuz. Turan'a çıkan geçidin başında bekliyor bizi. Yarbayım izin verirse, gidip bulacağım O'nu ve kendisine, 'senin önünde çarpışmaktan başka bir şey istemiyordu Kazım. Kahpece vurdular Kazım'ı!' diyeceğim. Kaputlu komutanı, kaputunun yakasından tutup sürükleyeceğim!..." (Kemal Tahir, YORGUN SAVAŞÇI, Syf;207-209, Tekin Yayınevi.). Tabi ki biz, teğmenin idam mangası ile vurularak şehit edilmesi şeklindeki anlatımı esas ve doğru kabul ediyoruz. Bilindiği üzere Harp Hukuku ile ilgili ilk çalışmalar 1864 yılında başlamıştı. Aradan, 50 geçtikten sonra, 1914 yılında, Osmanlı Ordusu Başkomutanı ve Harbiye Nazırı olan Enver Paşa'nın, yüreği vatan sevgisi ile dolu bir Teğmeni, savunmasını yapmaya dahi imkan vermeden, sorgusuz sualsiz kurşuna dizdirmesi, cinayet ötesi bir suç olsa gerek!...İşin üzücü yanı, Enver Paşa'ya, verdiği yasa dışı emir nedeniyle, en azından savaş bitinceye kadar, hiçbir işlem yapılmamış (Bununla birlikte, savaş bittikten ve Enver Paşa yurt dışına kaçtıktan sonra, Kasım 1918'de; Talat, Enver ve Cemal Paşalar hakkında, İstanbul'da özel bir mahkemede dava açılmıştır.), devam eden süreç içerisinde, konu gündeme dahi gelmemiş, ancak, 9'ncu Kolordu Kurmay Başkanlığı görevinde bulunan Köprülülü Şerif İLDEN'in, 1921 yılında Sarıkamış Harekatı ile ilgili anılarını yayımlanması ile kamuoyu durumdan haberdar olmuştur. Bir ülkede hukuk olmayınca, emirle bir subayın, bu şekilde idam edilerek, hayatına son verilebildiğini görmüş oluyoruz. Bu vesile ile "DEVLETİN DİNİ ADALETTİR," sözünün ne kadar doğru olduğu bu olayda da açık ve net bir şekilde bir kez daha görülüyor. Onun için diyoruz ki, barışta da, savaşta da, asla ADALETDEN uzaklaşmamalıyız; herkesin, suya, ekmeğe olduğu kadar, ADALETE de ihtiyacı var. (17 Aralık 2022)
Nihayet ÜNLÜ
unluunihayet@gmail.com
Not (+); Sarıkamış Harekatı hakkında yayımlanan belgesel nitelikli yayınlarda, genel olarak, Teğmen'in ismi ve Tümen'den daha ast seviyedeki birlik bilgileri verilmemektedir. Kemal TAHİR, "YORGUN SAVAŞÇI" isimli kitabında, Teğmen'den yedek subay olarak bahsetmekte ve isminin, "Kazım İskilip" olduğunu belirtmektedirler.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR;
1.General Fahri BELEN, Birinci Cihan Harbinde TÜRK HARBİ, 1914 Yılı Hareketleri, Gnkur. Basımevi.
2. Alptekin MÜDERRİSOĞLU, SARIKAMIŞ DRAMI, CİLT-2, KASTAŞ YAYINLARI.
3
3.Hanri BENAZUS, SARIKAMIŞ GERÇEĞİ BEYAZ ÖLÜM, SÖZCÜ KİTABEVİ.
4.Bingür SÖNMEZ, Reyhan YILDIZ, ATEŞE DÖNEN DÜNYA SARIKAMIŞ, BOYUT YAYINI.
5.Mahmut BOĞUŞLU, BİRİNCİ DÜNYA HARBİNDE TÜRK SAVAŞLARI, KASTAŞ YAYINLARI.
6. Şevket Süreyya AYDEMİR, Makedonya'dan Orta Asya'ya ENVER PAŞA, Cilt-1, Cilt-3, 1914-1922, Remzi Kitabevi.
Not; Yazı iki yıl önce hazırlanmış olup, bazı güncellemeler yapılmıştır.