Guest Author
Date: 08.12.2024

WHAT HAPPENS NEXT IN SYRIA -1

BİR DIŞ POLİTİKA/GÜVENLİK YAZISI;

Suriye'de, 1963 yılından beri devam eden BAAS Rejimi ve  1970 yılında başlayan "ESAD'LAR" Rejimi (Baba Esad ve Oğul Beşar ESAD) rejimi, 8 Aralık 2024 itibarıyla sona ermiş bulunuyor. El-Kaide, El Nusra köken ve geleneğinden gelen,  kuruluş felsefesinde "Vahhabi-Selefi" bir dini ideoloji bulunan, bununla birlikte, son dönemlerde gerek Suriye içerisine, gerekse dünya kamuoyuna, "ılımlılık" yönünde "değiştim, dönüştüm, geliştim," mesajları veren ve bunu, içerisinde "takiye" olma riski taşıyan eylem ve uygulamalarına belirli ölçüde yansıtmaya çalışan, hem BM, hem de Türkiye'nin TERÖR ÖRGÜTLERİ listesinde yer alan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ-Şam'ın Kurtuluşu Heyeti)  Şam'da yönetimi ele geçirdi.  Gelinen bu noktada, Suriye'de bundan sonra neler olabileceği ve bu bağlamda, ülkede yaşanan bu değişimin, bölgesel etkileri konusundaki görüş ve değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak isterim.

Tabii ki, komşu ülkedeki bu değişimin başlangıcında, önümüzdeki süreçte yaşanabilecekler hakkında, kesin hükümlü yorum ve değerlendirmeler yapmanın çok doğru olmayacağı değerlendirilmektedir. Bu safhada yapılacak ilk kıymetlendirmeler; büyük ölçüde, bu sorunla ilgili aktörlerin şimdiye kadarki tutum ve politikaları ile, o aktörlerin kendi menfaatleri ve güvenlik kaygılarına istinat ettirilebilir. Malumunuz bu sorunun yerel, bölgesel ve küresel  aktörleri var. Bu aktörleri dikkate alarak, durum hakkında kısa kısa yorumlar yapmak mümkün olur.

Konuya şu hatırlatma ile başlamamın uygun olacağı mütalâa edilmiştir. Suriye sorununda;  birer terör örgütü olan  (Esas olarak) HTŞ ve PYD/YPG yapıları, Türkiye'nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO), güneyde ABD destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), devrilen Esad Rejiminin "kalıntıları" gibi YEREL,Türkiye, İran ve çok az da olsa İran bağlantılı Şii ve Hizbullah unsurları (Yazıyı yazarken, Suriye'den çekildikleri haberi geldi) İsrail, Irak ve Ürdün gibi BÖLGESEL;  ABD, RUSYA ve İngiltere gibi KÜRESEL devlet, "aktör" veya gruplar rol oynamaktadırlar. Bu kasamda yazı, bu unsurları kapsayacak şekilde ve "karışık" bir dizaynda düzenlenmiştir.

Yerel aktörlerin başında gelen ve Şam'da İSLAMİ bir devlet kurmayı, daha başlangıçta ilan eden, beraberinde 36 adet daha İslamcı örgüt olduğu belirtilen  HTŞ,  Suriye'de, Afganistan'daki TALİBAN gibi bir rejim kurmayacağı mesajları verdi.  ABD, bir taraftan HTŞ'yi terör örgütü olarak görür ve bu örgütün lideri olan JULANİ'nin ("COLANİ"- Ebu Muhammet el CEVLANİ (K)- gerçek adı Ahmet El ŞARA) "BAŞINA" 10 milyon dolar ödül koymuşken, örgütün, " Saldırganlığın Caydırılması" olarak isimlendirdiği son operasyonuna sesini çıkarmadı. Hatta, konu ile ilgili bütün dış politika uzmanları, ABD'nin; son dönemde HTŞ'yi eğittiği, donattığı, harp silah ve sistemleri verdiği konusunda hemfikirler. Bu çerçevede, HTŞ, başta ABD  olmak üzere  Batı ülkelerine, "Ben, sadece Suriye'de İslami bir rejim kuracağım; evrensel bir amacım yok," mesajı veriyor. Aynı HTŞ, Rusya'da, "Senin Tartus ve Himeymim Üssü'ne de dokunmayacağuz. Oralarda kalmaya devam edebilirsin," şeklinde beyanda bulundu. Bu kapsamda, HTŞ'nin, ilk safhada katı bir İslami sistem tesis etmeyeceği, "sivil bir yönetim" kurabileceği, Suriye'deki farklı etnik, dini ve mezhepsel kesimlere eşit bir muamele uygulayacağı, Suriye Milli Ordudu (SMO) ve diğer bir terör örgütü olan YPG/PYD ile uzlaşı arayışında olacağı değerlendirilmektedir. Kısaca HTŞ, öncelikle iç düzen ve barışı sağlamaya çalışacaktır. Yalnız burada şöyle bir durum var; hatırlanacağı üzere, eski SSCB Ordusu 1989 yılında Afganistan'dan çekilince, o tarihe kadar işgalci Sovyet Ordusu ile çatışan MÜCAHİT GRUPLAR, 1996 yılına kadar birbirleri ile şiddetli bir çatışma sürecine girdiler ve 1996'da, TALİBAN bu iç savaştan galip çıkarak, ülkede yönetimi ele geçirdi. Şimdi Suriye'de de, HTŞ etrafında bulunan ve HTŞ ile birlikte hareket eden 36 İslami örgüt, şu ana kadar sergiledikleri birlik ve beraberliği, bundan sonra da devam ettirebilecekler mi, bu konu önem arz etmektedir. Ülkenin gelecekteki iç huzur ve asayişinde, bu unsurların birbirleri ile olan ilişkileri de etkili olacaktır.  Çünkü bu örgütlerin içinde, aşırı İslamcı, cihatçı gruplar da bulunmaktadır. Bu gruplar, kurulacak İslami rejimin "ılımlılık-katılık/selefilik" ikisinden birini tercih ve devam ettirilmesinde etkili olacaklardır.  Bununla birlikte, HTŞ, şimdiye kadar verdiği mesajlarında ve uygulamalarında, güyâ "TALİBAN BENZERİ" bir rejim kurmayacağı, mevcut devlet kurumlarını, en azından 2003'de ABD-İngiltere'nin Irak'ta yaptığı gibi, birden "yok etmeyeceği," kurumsal yapıyı muhafaza izlenimi verdi. Diğer taraftan Suriye'de Şii Alevileri (Esas olarak Lazkiye, Banyas, Tartus, Şam),  Sünniler (Ağırlıklı olarak Halep, Hama, İdlib, Humus), Türkmenler, Kürtler (Kontrol bölgesi Fırat'ın doğusu) ve   Dürziler (Güneyde Dera vb.) gibi farklı dini, etnik ve mezhebe mensup nüfus var. Bu çerçevede, ilerleyen süreçte Suriye'de; anılan etnik, dini ve mezhep kökenine istinat eden üç-dört parçalı  "federatif" veya "konfederal" sisteme istinat eden bir devlet yapılanması ortaya çıkabilir. 

Nihai hedefi bölgede, en azından özerk bir Kürt Devleti kurmak olan terör örgütü PYD/YPG,  ABD'nin de isteği ile, başlangıçta HTŞ ile uzlaşı arayışı içerisinde olabilir. ABD aracılığı ile, her iki terör örgütünün, 2023 yılında birtakım işbirliği anlaşmaları imzaladıkları yönünde bilgiler var. Malumunuz PYD/YPG, Fırat'ın doğusunda Suriye'nin enerji ve su kaynakları ile "mümbit" (Bereketli) topraklarının bulunduğu bölgede hakim durumda. Son olaylar esnasında, Esad Güçlerinin terk ettiği Deyrizor bölgesini de işgal etti. Şimdi bu terör örgütü için şöyle de bir fırsat çıktığını söylemek mümkün. İsrail, GOLAN Tepeleri'nin ileriden güvenliğini sağlamak için, Suriye'nin  güneybatısında bir tampon bölge tesis etmek istiyor. Nitekim, İsrail'in desteğinde, Esad Rejim muhalifi ve HTŞ bağlantılı gruplar,  6 Aralık'tan itibaren, bu bölgede bulunan DERA, KUNEYTRA ve SUVEYDA şehirlerini ele geçirmişler ve Şam'a güneyden ilerlemişlerdi. Diğer taraftan, Suriye'nin Ürdün sınırı bölgesinde (Suriye toprakları içinde), ABD'ni EL TANF Askeri Üssü var. Devamında, ülkenin güney doğusunda, Suriye-Irak-Ürdün sınırında, EBU KEMAL sınır kapısı var. Bu bilgileri birleştirdiğimizde; Deyrizor - Ebu Kemal - El Tanf - Kuneytra - Dera - Suveyda'yı içeren  "koridor," İsrail etkisinde ve Dürzilerin kontrolünde bir bölge olabilir.  İsrail'in de, PYD/YPG ile ilişkilerini iyileştirmek, güçlendirmek istediği biliniyor. Şimdi, İsrail'in etkisine girme ihtimali bulunan yukarıdaki koridor, PYD/YPG kontrolünde olan Fırat Doğusundaki bölge ile "komşu-bitişik" oldu. Biliyorsunuz, İsrail'in yeni Dışişleri Bakanı Gideon SAAR, 11 Kasım  2024 tarihinde yaptığı bir konuşmada, "Suriyeli Kürtler (Aslında PYD/YPG'yi kast ediyor) bizim doğal müttefikimizdir. Onlarla ilişkilerimizi güçlendirmek istiyoruz" şeklinde bir beyanda bulunmuştu. Bu kapsamda, terör örgütü PYD/YPG'nın kontrolünde olan Fırat Doğusundaki bölgenin güney-güneybatısından, İsrail'in GOLAN Tepeleri'ne ve oradan da İsrail üzerinden Akdeniz'e ulaşmak mümkün olacaktır. Böylece, PYD/YPG ile İsrail ilişkileri gelişmeye aday bir görüntü veriyor.  Burada, PYD/YPG ile ilgili son hususu belirtelim; bu terör örgütü, Fırat'ın batısındaki Tel Rıfat'ı kaybetti; Menbiç'i de kaybedebilir (Türkiye bölümünde de ayrıca değinilecektir). Devamında, Türkiye sınırında Ayn el Arab - Tel Abyad atasındaki bölgeyi, daha da sonra, bizim Barış Pınarı harekât  bölgesinin doğusu olan Resulayn'dan, Irak sınırına kadarki, Türkiye sınır hattını da (30-40 km. derinliğinde) kaybedebilir. Ama genelde, bu terör örgütü, yeni dönemden kârlı çıkan "iç güçlerden" birisi olacaktır.

Türkiye'nin desteklediği SMO, Tel Rıfat'tan sonra, Menbiç operasyonuna başladı. SMO'nun, Menbiç'i de ele geçirmesi beklenmelidir. Bilahare, müstakil veya TSK ile birlikte, Ayn el Arab - Tel Abyad arasındaki bölge ele geçirilerek, Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı harekât bölgelerinin birleştirilmesi hedeflenecektir. SMO'nun, HTŞ ile olan ilişkilerini, Türkiye ile koordine içerisinde yürüteceği mütalaa edilmektedir. Gelinen bu noktada, belki yadırganabilir ama, Suriye içindeki bütün gruplar silahsızlandırılıncaya kadar, -ki çok zor olduğu görülmektedir- Türkiye'nin SMO'yu desteklemeye devam etmesinin,  uygun ve yararlı olacağı değerlendirilmektedir. Çünkü Türkiye'ye, bu "örgüt" vasıtası ile, Suriye'de gelişmeler üzerinde, belirli ölçüde de olsa,  söz sahibi olabilecektir. 

Suriye'deki yeni durumdan en kârlı çıkan ülkenin İsrail, en fazla zarar  görenin de İran olduğu söylenebilir. Yeni durum, hem İran'ın, 1989'dan beri Suriye'de elde ettiği kazanımlarını sona erdirecek, hem de İran ile Lübnan Hizbullah'ı ardındaki kara irtibatını fiili olarak kesecektir denebilir. Yeni durum, İran'ın, tesisine yıllarını verdiği "DİRENÇ EKSENİNİ"nin "BELKEMİĞİNİ/OMURGASINI" kırmıştır. İran'ın, BÖLGESEL GÜÇ  "titri," büyük bir darbe almıştır. İsrail ise, her ne kadar, Şam'da ne yapacağı, en azından belirli bir süre belirsiz olma ihtimali taşıyan İslami bir rejim ile muhatap kalacak olsa da, hem İran destekli unsurların Suriye'den temizlenmesi, hem de İran'ın Hizbullah'a ana ve esas lojistik destek yollarının kesilmiş olması nedeniyle, büyük bir güvenlik "artısı" elde etmiş olacaktır.

Diğer taraftan, Rusya, Suriye'den çekilmeyecektir. Bilindiği üzere Rusya, "taa" Rus Çarı Deli PETRO,  yani 18'nci yüzyıldan beri "inmeyi/ulaşmayı" istediği ve  kendilerinin de ifadesi ile "SICAK DENİZLER"den birisi olan Akdeniz'e, Beşar ESAD ile anlaşarak, 2015 yılında GELDİ ki bu,  Rusya'nın dış politikasının ve milli hedeflerinin önde gelenlerinden birisi idi. Bu nedenle Rusya, HTŞ ile anlaşarak, Tartus Deniz Üssü ve Himeymim Hava Üssü'nü muhafaza etmeye çalışacaktır. Burada şunu da belirtelim, Rusya, Türkiye'yi; Astana ve Soçi mutabakatlarının hükümlerine uygulamayarak, HTŞ'nin İdlib dışına izin vermekle suçluyor. Ama öbür taraftan da, Rusya'nın, İdlib'i bombalama risk veya ihtimali de belirli ölçüde azalmış olacağından, iki ülke arasında, İdlib'den kaynaklı sorunların da azalabileceğini belirtmek mümkündür.

Konunun başta Türkiye ve ABD olmak üzere, diğer yönlerine de yazının ikinci bölümünde değineceğiz.
(8 Aralık 2024)

Nihayet ÜNLÜ
unluunihayet@gmail.com

Nihayet ÜNLÜ

unluunihayet@gmail.com
TESUD Bakırköy
08.12.2024

Web sitemizdeki yazılar, yazarlarının kişisel görüş ve düşünceleri olup TESUD ve Şubelerinin görüşlerini yansıtmaz.