RETIRED OFFICER 'S LIFE
Subaylar, genellikle alt ve orta tabaka ailelerinden gelme insanlardır ve devlet imkanları ile Askeri Lise ve Harp Okulunda aldıkları eğitim ve meslek yaşamlarındaki özverili çalışmaları sonucunda orta tabakanın üst seviyesine ulaşırlar. Bu nedenle her emekli subay, Millete, Devlete ve Türk Silahlı Kuvvetlere vefa ve minnet duyar. Bu kapsamda belirtmek gerekir ki günümüzde ve gelecekte teknolojik gelişmeler nedeniyle bir subayın hem fiziken hem de zihnen güçlü olması gerekmektedir. Askeri Liseler, Türk Silahlı Kuvvetleri için daha nitelikli subay temin kaynaklarıdır ve bu okullarda normal liselerden farklı olarak sabah ve akşam zorunlu çalışma saatleri ile her gün dersler sonrasında spor zamanı yaz ayları askerlik eğitimi bulunmaktadır.
Her subay, Harp Okulundaki kısa bir eğitim sonrasında “Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde, Milletime ve Cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet, kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda edeceğime namusum üzerine and içerim.” sözlerini içeren askerlik yeminini eder.
Cumhuriyetin nitelikleri Anayasa’da belirlenmiştir. Buna göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır.”
Bir subay, her çalışan gibi meslekten emekli olur ama hayattan emekli olmaz ve Vatan, Millet ve Cumhuriyete doğruluk ve muhabbet ile hizmet görevi bir emekli subay için ölünceye devam eder.
Herakleitos yüzyıllar önce "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir." demiştir. Yaşam, doğum ile ölüm arasında değişim ve manevi gelişim içeren varoluş sürecidir. Subaylığın diğer bazı mesleklerden dezavantajlı yönü, mesleki bilgi ve deneyiminin emekli olduğunda sivil yaşamda kullanım yerinin çok az olmasıdır.
Emekli olan bir subay, herhangi bir üniversitede lisans, yüksek lisans ve doktora yapabilir veya belirli alanda özel çalışma yapabilir, zor da olsa bir iş bulup çalışabilir; ancak subaylar içselleştirmiş değerler nedeniyle siyasette ve ticarette başarılı olma şansı çok azdır.
Toplumsal destek programlara her emekli subay rahatlıkla katılabilir.
Emeklilikte herkesin zaman, enerji ve maddi kaynaklarını kendi istek ve hobileri doğrultusunda kullanmak en doğal hakkıdır. Hayatta, yokluk kadar çokluk, zorluk kadar rahatlık sorun yaratabilir. Bu konuda zamanını anlamlı kullanmak önem arz eder. Diğer yandan ölmek doğal ölü gibi yaşamak, zaman öldürmek kötüdür.
Emeklilik yaşamın sonbaharıdır ve bedensel, psikolojik ve zihinsel sağlık önem kazanır. Ayrıca arkadaşlıklar, dostluklar ve sosyal ilişkiler ve dayanışma emekli subayının yaşamını zenginleştirir ve kolaylaştırır. Bu kapsamda istekli olanlara TESUD Şubeleri ortam ve imkan sağlar.
Hastalık, acı ve üzüntü, yaşamın gerçeğidir ve yaş aldıkça bunlarda artış görülür. Bu kapsamda bardağın dolu yanını görmek ve kaderini sevmek özel önem arz eder. Kaderini sevmek, kişinin kendi iradesi dışında iç ve dış etmenler nedeniyle başına gelenleri doğal karşılaması, kabullenmesi ve sevmesidir. Bu nedenle kaderini sevmek, tevekkülün bir üst aşamasıdır. Başa gelenler için şikayet etmek, sızlanmak ve gereğinden fazla üzülmek insana fayda yerine zarar getirir.
Ölüm, doğal bir olgudur, ancak daha önce söylendiği gibi ölü gibi yaşamak yaşlılık hatasıdır. Ölüme Mevlana’nın söylediği Şeb-i Arus veya jübile olarak görmek gerekir ki bu da hayata hakkını vermekle olur.
Bernard Shaw “Hayat benim için yanıp sönüverecek bir mum değil, şu anda yükseltmek gereken bir meşaledir. Gelecekteki kuşaklara devretmeden önce de bu meşalenin mümkün olduğu kadar parlak alevlerle yanmasını istiyorum.” "İnsanlar neden ölür gerçekten bilir misiniz? Tembellikten, inançsızlıktan ve yaşamı yaşanmaya değer kılmayı becerememekten..." der.
Son söz Nietzcshe’den;
“Düşün….
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni sen hazır değilsen?
Kim yıkar yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni sen kendini sevmezsen?
Her şey senle başlar sende başlar sende biter….